Koruyucu Tarımın Türkiye’de Yaygınlaştırılması
Sürekli artan Dünya nüfusunun 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı ve gıdaya olan talepteki artışın karşılanması için de bugün üretilen ürün miktarının 2 katına çıkarılması gerektiği öngörülmektedir. Ancak bu artışı sağlayabilmek için yeterli toprak, su vb kaynakların da olmadığı bilinmektedir.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Orta Asya Bölgesinde nüfus artış eğilimi Dünya ortalamasına göre çok daha önemlidir. Bölgede son 50 yılda nüfus 2,5 kat artmış ve doğum oranı hala yüksektir. Artan gıda ihtiyacına yanıt aramak amacı ile yoğun arazi ıslahı çalışmaları içerisine girilmiş ve sulanan alanlar 3 kat genişletilmiştir. Sulanan alanların daha da arttırılması mümkün gözükmediği gibi, mevcut durum bazı çevre sorunlarının ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Dolayısı ile kişi başına ekilebilir arazi giderek azalmakta, toprak ve su kaynakları için amansız bir rekabet yaşanmaktadır.
Bölge ülkelerinin ana ürünü olan buğdayda kişi başı yıllık tüketim ortalama 200 kg olup Dünya ortalamasından oldukça yüksektir. Öte yandan, verimler hala düşük seviyede gerçekleşmekte ve kişi başına buğday üretiminin zamanla hafifçe azaldığı görülmektedir.
İlave olarak karantina sınırlarını aşan hastalık ve zararlılarda verimi azaltmaktadır. Örneğin süne, zabrus, çekirge, ekin güvesi, nematod, pas vb sorunların bir ya da birkaçının hemen her yıl yaygın olarak zarar verdiği gözlenmektedir. Çiftçilerde hastalık ve zararlılardan korunma amacıyla kimyasal mücadele yöntemine başvurmaktadır. Ancak kullanılan kimyasallar ve ilaçlama ekipmanları kontrol ve denetimden uzak olduğu için insan ve çevre sağlığı yönünden ciddi risk taşımaktadır. Böylece çok yoğun bir şekilde yasa dışı ve düşük kaliteli kimyasal kullanımı ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan bölgede günümüzde kullanılmayan ve usulüne göre imha edilmesi gereken 200.000 ton ilacın eski Sovyetler Birliği döneminden kaldığı bununda Dünya rezervlerinin % 40 ‘ına karşılık geldiği bilinmektedir.
Dünyanın en önemli gen merkezlerinden biri olan bölgenin birçok bitki türünü doğal olarak bünyesinde barındırması büyük bir şanstır. Fakat mevcut genetik kaynağın korunarak geliştirilmesi, tarımsal üretimde yer alarak gıda üretiminde hak ettiği yeri alması noktasında eksiklikler görünmektedir. Üstün özelliklere sahip olarak geliştirilen çeşitlerin tohumluk sertifikasyon sistemi içerinde üretilerek kullanılması gerektiği halde tohumluk ihtiyacı çoğunlukla üretilen üründen karşılanmaktadır.
Mevcut sorunların daha ötesinde çiftçiler yükselen girdi fiyatları, ana ürün verimlerinin değişen iklimden etkilenmesi, nitelikli uzman eksikliği, yetersiz araştırma geliştirme kapasitesi, mevzuat, modern bilgi ve teknoloji eksikliği gibi sorunlarla baş başa kalmaktadır.
Sorunlara çözüm üretmek için FAO (Dünya Gıda ve Tarım Örgütü) "Koru ve Yetiştir" olarak tanımlanan eksende daha azı ile daha fazla gelişmeyi içeren bir içerik ortaya koymuştur. Burada bütüncül bir yaklaşımla sorunları ortadan kaldırmak için ekosistem hizmetlerinin ve girdilerin etkin ve sürdürülebilir kullanımı, doğal kaynakların korunarak geliştirilmesi ve çevre kirliliğinin azaltılmasına yer verilmiştir. “Koru ve Yetiştir” değişik koşullarda ve farklı büyüklükler için uyarlanabilir sistemleri kapsamaktadır.
“Koru ve Yetiştir” dünyada bozulan küresel gıda sisteminin daha iyi hale getirilerek sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasına uğraş veren kişilere bir rehber niteliğindedir. İçeriğinde üretimi artırmak için daha fazla girdi kullanımına gerek kalmadan sorunları ortadan kaldıracak bir modelin sınırlarını ortaya koymaktadır. FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva, Tarım Komitesinin (COAG) 24. oturumunda yaptığı açılış konuşmasında, “eksen değişikliği” ne çağrıda bulunurken; “Bugünün esas zorunluluğu tarımsal girdilerin azaltılmasıdır, özellikle su ve kimyasalların kullanımını azaltarak tarım, ormancılık ve balıkçılık, uzun vadede daha sürdürülebilir ve üretken kılınmalıdır. Bu amaçla, ekoljik tarım ve iklim-uyumlu tarım gibi seçenekler, geliştirilerek çiftçi tarlalarında uyarlanmalı ve artırılmalıdır.” demiştir.
Koruyucu Tarım “Koru ve Yetiştir” in temelini oluştururken iklim-uyumlu tarım ilkelerinin isteklerini tamamen karşılamaktadır. Koruyucu tarım bitki, toprak, besin, haşere, su ve enerji yönetimi bileşenlerini ve işlemlerini birlikte ele alarak sürdürülebilir ekolojik temele dayalı bir üretim sistemini, birbirine bağlı üç ilkesi aracılığı ile sağlayan bir tanımlamadır:
En az toprak işleme (doğrudan ekim);
Toprak yüzeyinin örtülü tutulması (malç örtüsü, bitki artıkları/anızlar ve örtü bitkileri); ve
Ekili ürünlerin çeşitlendirilmesi (Ekim nöbeti ve/veya karışık ekim)
Koruyucu tarımın ilkeleri üretimin elle, hayvan gücüyle veya makine ile yapıldığı tüm tarlalarda, bahçelerde, ormancılık faaliyetlerinde ve tarımın hayvancılıkla beraber yürütüldüğü alanlarda yerel koşullara uyarlanabilir niteliktedir. (Konuya ilişkin ayrıntılı bilgiye www.fao.org/ag/ca ‘dan ulaşılabilir).
FAO Koruyucu tarımın yerel koşullara uyarlanması ve benimsetilmesi çalışmalarında Güney Amerika, Afrika, Güney ve Orta Asya'da büyük tecrübelere sahiptir. Bölgemizde de birkaç yıl önce Orta Asya ve Türkiye'de koruyucu tarımın durumu hakkında bir çalışma yapılarak bölgede yaygınlaştırılması amacıyla politika yapıcıların yararlanabileceği bilgiler ortaya konulmuştur. Bu bağlamda Türkiye’nin değişik bölgelerinde doğrudan ekim ve sırta ekim yöntemleriyle yürütülen çalışmalarda olumlu sonuçlar alınmıştır. Tarım makineleri üreticileri de doğrudan ekim makinesi üreterek bölge ülkelerine ihracata başlamıştır. Tüm bu olumlu gelişmelere karşın, ülkede koruyucu tarımın yaygınlaştırılmasına yönelik sistematik bir çaba görülmektedir.
FAO üye ülkelere sürdürülebilir üretim modellerinin yaygınlaştırılması konusunda oluşturulacak ulusal stratejileri konusunda yardımlar sağlamaktadır. Bu çerçevede 24-25 Eylül 2014 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği içinde bir çalıştay düzenlenmiştir. Çalıştaya akademisyenler, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevlileri, çiftçiler makine üretimi yapan firma yetkilileri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri katılmıştır. Çalıştay süresince Türkiye’de yapılan çalışmaların yanı sıra yurtdışında yaşanan tecrübeler paylaşılmıştır. Akabinde koruyucu tarımı benimseme ve yaygınlaştırılmasının önündeki sorunlar ile bu sorunları aşmak için alınması gereken önlemler konusunda ulusal stratejide atılması gereken adımlar yetkililere iletilmiştir.
Ayrıca FAO-Türkiye Ortaklık Programı (FTPP) ile Orta Asya ülkelerinde tarımın geliştirilerek iyileştirilmesine ve gıda güvenliğinin sağlanmasına destek verilmektedir. Koruyucu tarımın benimsenip yaygınlaştırılması ise FTPP tarafından desteklenen temel faaliyetlerinden biridir.